-
1 söz
söz Wort n, a Versprechen n;-den söz açmak erwähnen A, zu sprechen kommen auf A;söz altında kalmamak (jemandem) nichts schuldig bleiben;söz aramızda unter uns gesagt;söz arasında übrigens, nebenbei bemerkt;söz atmak Anspielungen machen; Annäherungsversuche machen;söz ayağa düşmek Problem völlig laienhaft erörtert werden;söz dinlemek (oder tutmak) sich (D) raten lassen;söz düşürmek auf ein Thema lenken;-den söz etmek sprechen über A; handeln von;-i söz etmek zu klatschen anfangen (über A);söz(ünü) geçirmek sich durchsetzen;-e söz getirmek Anlass zur Kritik G bilden;söz götürmez unbestreitbar;söz kaldırmamak sich (D) nichts gefallen lassen;söz kesmek eine Zusage geben (bezüglich einer Heirat);söz konusu betreffend;söz konusu olmak die Rede sein von;söz konusu (bile) değil es kann keine Rede sein von;söz olmak ins Gerede kommen;söz sahibi olmak mitreden können, kompetent sein;söz temsili zum Beispiel, nehmen wir an;söz varlığı Wortschatz m;-e söz vermek jemandem das Wort erteilen; sein Wort geben;söz yazarı Textdichter m;buna söz yok! dazu kann man nichts sagen;sözde kalmak unp es wird nichts daraus;-in sözü geçmek das Sagen haben; erörtert werden;sözü geçer einflussreich;sözü uzatmak weitschweifig sein ( oder werden);sözüm olsun auf Ehrenwort;sözüm yabana mit Verlaub zu sagen;sözün kısası kurz und gut;sözünde durmak sein Wort halten;sözünden çıkmamak die Bitte (eines Menschen) nicht abschlagen können;sözünü bilmez taktlos, unbedacht;-in sözünü etmek sprechen über A ( oder von);sözünü tutmak sein Wort halten; dem Rat (eines anderen) folgen;sözünün eri ein Mann des Wortes -
2 söz
söz s1) Wort nt\söz arasında nebenbei bemerkt\söz gümüşse sükût altındır ( prov) Reden ist Silber, Schweigen ist Goldbir şeyden \söz etmek etw erwähnenbirine bir şey \söz vermek jdm etw versprechen\söze karışmak dazwischenreden\sözü geçmek das Sagen haben, den Ton angebenbir kimsenin/şeyin \sözünü etmek jdn/etw erwähnenbirinin \sözünü kesmek jdn unterbrechen, jdm ins Wort fallenhiç \sözünü etmemek kein Wort darüber verlierenuzun \sözün kısası der langen Rede kurzer Sinn2) (büyülü \söz) Spruch m, Formel f -
3 temas
temas sbir şeye \temas etmek ( dokunmak) etw berühren, mit etw in Berührung kommen; ( sözünü etmek) etw erwähnenbiriyle \temasa geçmek Kontakt mit jdm aufnehmen, sich mit jdm in Verbindung setzenbiriyle \temasta bulunmak mit jdm in Kontakt [o Verbindung] stehen; ( cinsel ilişkide bulunmak) mit jdm sexuelle Kontakte haben -
4 bahsetmek
vi ( konuşmak) reden (- den von) (- den über), sprechen (- den von) (- den über); ( sözünü etmek) erwähnen (- den)bahsedeceğim konu das Thema, worüber ich sprechen werdeneden bahsediyorsun? wovon redest [o sprichst] du?
См. также в других словарях:
temas etmek — 1) (bir şeye) dokunmak, değmek Etrafımda uçları birbirine temas etmiş hilallerden müteşekkil bir daire vardı. Ö. Seyfettin 2) (bir şeye) değinmek, sözünü etmek, bahsetmek Şiiri iyi okuyanlarla fena okuyanlar arasındaki esaslı farka temas ettik. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekrar etmek — yeni baştan söylemek veya yapmak Sözünü hemen her gün tekrar etmekten kendimi alamıyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHATAB İTTİHAZ ETMEK — Karşısındakilerini dinleyen. * Dinleyici kabul edip, sözünü dinliyor bilmek. * Konuşmaya lâyık görmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ilişmek — e 1) Bir şeye hafifçe dokunmak, takılmak Elim çiçeklere ilişti, vazo devrildi. 2) Elini sürmek, dokunmak Bir sancılı yerine dokunmuşum gibi ıstırapla: Bırak, ilişme, diye inledi. F. R. Atay 3) Bir şeyin kenarına kısa bir süre için oturmak Sonra… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anmak — i, ar 1) Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım. P. Safa 2) Bir sözü ağzına almak Hastalığın adını anmaktan korkuyor. 3) i, le Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı açmak — 1) (bir şeyden) bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak 2) (bir şeyden) pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzından düşmemek (veya düşürmemek) — her zaman sözünü etmek Bu ne cehennemdir lafı ağzından düşmüyordu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahsetmek — bir konu üzerinde söz söylemek; konuşmak; sözünü etmek … Hukuk Sözlüğü
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saymak — i, ar 1) Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak Nara sormuşlar: Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne demiş. B. R. Eyuboğlu 2) Sayıları arka arkaya söylemek Birden ona kadar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… … Wikipedia